ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri Mehmet Âkif Ersoy’un, Padişah 2. Abdülhamid’e yönelik en sert muhalefet gösterenlerden biri olduğu biliniyor. Padişah 2. Abdulhamit’in baskıcı yönetimi altında yaşayan aydınların birçoğu gibi Mehmet Âkif de Yıldız Sarayı merkezli istibdat rejimi hakkında sert ifadeler kullanmıştı. Ersoy’un 2. Abdulhamit için kullandığı ifadelerin sertliği Köse İmam başlıklı şiirinde yer alan “Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek / Otuz üç yıl bizi korkuttu Şeriat diyerek” ve “Vahdeti muhlisiniz, elde asa çıktı herif, / Bir alay zabiti kestirdi. Sebep “şer-i şerif”” dizeleri ile örneklenebilir. Mehmet Âkif Ersoy’un 2. Abdülhamit hakkında sarf ettiği hakaretamiz sözler nedeniyle duyduğu pişmanlığı Safahat‘indeki Âsım adlı bölümünde aktardığı iddia edilir. “Mehmet Âkif’in Pişmanlık Şiiri” olarak nitelenen şiirde geçen “Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi? / Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi / Nasıl da kadrini vaktiyle bilemedik, tuhaf iş /Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş!” dizelerinin Mehmet Âkif’in 2. Abdulhamit’e yönelik tavrından ötürü duyduğu pişmanlığı yansıttığı öne sürülmektedir. Ancak bu iddia, şiirin tamamı okunmadan, sadece alıntılanan mısralar üzerinden yapılan yanlış bir yorum. Bu nedenle, öncelikle mezkur şiirin ilgili bölümünün tamamının incelenmesi gerekir. Ersoy’un “Semerci ve Eşekler” başlığıyla tanınan şiirinin ilgili bölümünün tamamı şu şekilde: Daha önce Malumatfurus.org‘da Mehmet Âkif Ersoy’un Safahat adlı eserinin Altıncı Kitabı Âsım’da Âsım Şiirinde geçen “zalim”, “ödlek” ve “kızıl kâfir” gibi söylemlerin 2. Abdulhamit için Âkif tarafından kullanılmadığını, tam aksine 2. Abdulhamit’in etrafını saran dalkavukların ağzından bu ifadelerin aktarıldığını ve padişahın bu dalkavuklara karşı uyarıldığını aktarmıştık. Benzer şekilde “Semerci ve Eşekler” adıyla tanınan Âsım başlıklı şiirinin ilgili bölümünde geçen “Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi? / Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi / Nasıl da kadrini vaktiyle bilemedik, tuhaf iş /Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş!” dizelerindeki ifadeler Ersoy’un 2. Abdulhamit’e söylediği sözlerden pişman olduğuna yönelik değildir. Şiirin bu bölümünde Köse İmam Hocazade’ye babasıyla ilgili bir hatırasını anlatmıştır. Babasını kızdırmak için “Ah o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer, / Âkıbet çok kötü” ifadesini kullanınca Hocazade de Köse İmam’a eşekler ve semerci üzerine bir hikâye anlatmıştır. Aktarılan “semerci ve eşek hikâyesine göre eşekler semerciyi beğenmezler, ondan kurtulmak isterler, nihayet usta bir gün ölür, yerine başka acemi biri gelir. Acemi ustanın yaptığı semerler yüzünden eşekler bir deri bir kemik kalır veterinerlik olurlar ve böylelikle eski semerciyi ararlar ve değerini bilemedikleri için hayıflanırlar. Mehmet Âkif bu hikâyeyi aktararak, ardından gelen İttihatçıların 2. Abdulhamit’i arattıklarını belirtmekte ve halk 2. Abdulhamit dönemindeki vaziyetini sürdürürse sırtına daha çok semer vurulacağını vurgulamıştır (İhsan Sâfi (2003) “Mehmet Âkif’in Hürriyet’e (İkinci Meşrutiyet’e) Bakışı“, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 30 (2003) 387-402, Sf: 401). İlgili dizelerde Ersoy’un 2. Abdulhamit hakkındaki tutumuna dair bir pişmanlık yer almamaktadır (Mehmet Âkif Ersoy’un eserlerinde 2. Abdulhamit hakkındaki tutumundan ötürü pişman olduğunu beyan eden bir atıf aslında geçmez, devr-i sabığın ardından gelen rejimde daha iyi bir sonucun alınamamasından ötürü duyulan hayal kırıklığı hissedilir (Bu noktada Âkif’in ağzından Ali Ulvi Kurucu’nun 2. Abdulhamit’i öven ve pişmanlık gösteren şiir yazılmak istendiği rivayetine de değinmek gerekli)). Ersoy’un “semerci” ile kastettiği kişi dönemin padişahı 2. Abdulhamit’tir. Eşek ile kastedilen ise halktır. Âkif, alıntılanan dizelerde ve hemen akabinde gelenlerde Padişah 2. Abdulhamit’i “semerci” olarak tanımlayıp, “eşek” olarak nitelediği halkına yular taktığını belirtmiştir. Sıkıyönetim ile birlikte halka uygulanan baskının işlendiği şiirde, “Semerci usta geberseydi… Değmeyin keyfe! / Evet, gebermelidir inkisâr edin herife.” dizeleri ile 2. Abdulhamit hedef alınmıştır. Âkif, Meşrutiyet döneminin 2. Abdülhamit’in istibdadından daha iyi bir ortam sağlamadığının farkına varmıştır (Caner Arabacı (2017). “Âkif ve Abdülhamid İlişkisi”. 80 Yıl Sonra Mehmed Âkif Ersoy, TYB Vakfı Mehmet Âkif Araştırmaları Merkezi yayını, Ankara). Gelenin gideni arattığı ehven-i şer bir sürecin yaşandığını şiirlerinde kullandığı ifadelere yansıtmıştır (Örneğin, yine Âsım’da Köse İmam’ın ağzından ““Devr-i sâbık” mı dedin şimdi?.. Elindeyse, çevir, Ensesinden tutup eyyâmı da gelsin o devir.” ve “Gittim amma bu değil beklediğim Hürriyet. / Zaten i’lân edilirken işi çakmıştım ya…” mısralarını aktarmıştır). Mehmet Âkif Ersoy’un işbu yazının konusu olan Âsım adlı şiirinde 2. Abdulhamit’in baskıcı yönetimine dair söylemlerinden ötürü bir pişmanlığını yansıtan bir ifadeye yer vermemiştir. Ersoy, kendine semer vurduran eşeklere yani 2. Abdulhamit’in baskıcı yönetimini olumlayan ve sonrasında gelen Meşrutiyet dönemindeki baskıcı uygulamalara sesini çıkarmayan halkı eleştirmiştir. “Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi? / Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi. /Nasıl da kadrini bilmedik, tuhaf iş:/Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş” dizelerini Mehmet Âkif, “pişman olduğunu belirten” bir kişinin ağzından yazmıştır. Tırnak içinde sunulan bahse konu dizeler bir alıntıdır. Bu mısralarda 2. Abdulhamit’in tahttan indirilmesi sonrasında İttihatçıların uygulamalarından memnun olmayıp “Abdülhamit devri bundan daha iyi” söyleminde bulunan kişiler alıntılanmaktadır. Hemen akabinde gelen “Nâsîhatim sana: Herzeyle iştigâli bırak; / Adamlığın yolu nerdense, bul da girmeye bak. / Adam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez; / Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez. / Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere; / Küfür savurma boyun kestiğin semercilere” dizeleriyle Ersoy, “semerci” olarak nitelediği padişahın ve meşrutiyet rejiminin istibdadına karşı hürriyet yönünde tavsiye vermiştir. Özetle, Mehmet Âkif anılan dizeleriyle, 2. Abdulhamit hakkındaki sözleri nedeniyle pişmanlığını değil yenilerin eskiyi arattığı yönündeki serzenişini aktarmış ve 2. Abdulhamit rejiminin 2. Meşrutiyet döneminden daha iyi olduğunu belirtip hürriyetini savunmayanları tenkit etmiştir. Kardeşim Fuad Şemsî’ye Bu eser, bir muhâvereden ibârettir ki Harb-i Umûmî içinde, ve Fâtih yangınından evvel, Hocazâde’nin Sarıgüzel’deki evinde geçer. Eşhâs-ı muhâvere şunlardır: HOCAZÂDE : Merhum Hoca Tâhir Efendi’nin oğlu. – Vay hocam! Vay gözümün nûru efendim, buyurun! – Çok yaşa… Lâkin… Veremem. * * * – Hoca keşfet bakayım, şimdi bu harbin sonunu? Mütekâid paşalardan biri, üç beş sene var, * * * Çok zaman geçmedi, gördüm ki bizim soytarıyı, * * * – Hocazâdem, sözü çıksın da nihâyet herifin, Hanım akşam, bize gelmişti namazdan sonra… * * * – Sorma, Kartal’da idim ben de bu Çarşamba günü. Neyse, değnekçi gelip: “Meydan açılsın, savulun!” Pehlivanlar
hani? derken, söküvermez mi, Hocam, * * * Karşıdan tentesinin nısfı hasır, nısfı aba, – Neydi, yâ Rabbi, otuz kırk sene evvel burası? Gündüzün kimse görünmez: Kadın erkek çalışır; * * * Köylünün bir şeyi yok, sıhhati, ahlâkı bitik; * * * Eskiden zurnalar öttükçe fezâ inlerdi; Öğle olmaz mı, cemâ’atle kılarlar namazı. Bunların hepsi biter, bir heyecandır belirir; Seyreden halkı da bir gör: O ne candan hizmet; Oruç sıcaklara gelmiş, Kır Ağsı bakmış
ki: Nasılsa bir gece bir düş görür bizim yolcu; Çarıkçı Emmi gelen halkı uğratır kapıdan. – Ne kadar doğru! Hocam, hayra yorulmaz bu gidiş. – Son zamanlarda hükûmet, şımarık bir deliyi, * * * Ne dedin fıkrama? – Konya’daydım… Buna benzer daha bir hayli savurdum estim; Su mühendisleri gelmişti… Herifler
gâvur a, – Hakkı var. Bir yutar, beş yutar, afyonkeşi afyon tutmaz; Siz de artık uzun etmektesiniz, hem pek uzun; Eşeklerin canı yükten yanar, aman,
derler, Nasîhatim sana: Herzeyle iştigâli bırak! * * * – Sen işin yoksa devir çamları paldır küldür; “Bocalarken bakar üstündeki kaptan acemi; Siz de, oğlum, bu mahârette, bu cür’ettesiniz: – Dinle bir fıkra da benden bakalım şimdi. * * * Verdiğin tek silik onluktu, behey aksi İmam, – Unutmam, bir gün, – Hani vâiz geçinen maskara şeyler var ya, * * * Ne dedin fıkrama? Ah o din nerde, o azmin, o sebâtın dîni; – İyi amma nasıl îkâz edeceksin bu leşi? Dinle üç beş sene evvel geçen oldukça mühim, Efendiler,
bize fıtrat nümûne gösteriyor, – Hakîkaten diyecek yok be: Âferin Kâzım! – Kadri Bey sağdı, Trabzon’da henüz vâliydi. Oflu tedrîc ile bağdaş kurarak koltukta, Bir
de baktım, canavarlar pusulardan çıkarak, Kadri Bey hem beni, hem vâizi tatyîb
etti; * * * – İşte gördün ya, Hocam, millet için lâzım olan, “Bekçi hırsız yakalar bağda, koşar der ki beye, Biz de bir köylüleriz, yanlamışız bir yurda. Ömer’in işte, Hocam, çizdiği meslek buydu. Sofusun farz edelim, şimdi de boy boy tesbîh… “Âh efendim, o ne hayvan, o nasıl merkepti! Halefin farz edelim şimdi öbür mektepten. – Şimdi, oğlum, kızacaksın ya, fakat, boş ne desen; Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi? Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler, Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar… Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, – Bırak Allâh’ı seversen, yine berbâd oldum! Hiç unutmam, büyücek bir
zafer olmuş da nasib, * * * – Anladık, hepsi de a’lâ, diyecek yok… Lâkin, Çileden çıkmışım akşam, dedim: Söyleyen ben değilim şimdi, bizim Âsım Bey: Gelelim şimdi kumarbazları tehdîde. Evet, Gelelim
cünbüşe, insâf ediniz vakti midir? * * * Hocazâdem, sen asıl derdi bizim kızdan işit: * * * – Seni çoktan beridir,
gördüğümüz yok, Âsım, Edebî sohbet olurmuş büyücek bir yerde. Buna gülmüştüm, evet, gülmeyecektim oğlum; – Şimdi Âsım, edebiyyâtı bırak, bir tarafa; Kıssadan hissse çıkarsak mı, ne dersin
Âsım! Sen geçenlerde demiştin ki: İbret al kendi sözünden, aman oğlum, gayret! 22 Zilhicce 1337 Türkiye Gazetesinde yazıları yayımlanan Ahmet Şimşirgil, semerci benzetmesinin bir tenkit olduğunu kavrayamamış. Kayı 10: II. Abdulhamid Han adlı kitabındaki ilgili satır şöyledir: Mehmet Akif Ersoy'un ilk şiirinin adı nedir?Safahat (1911) - Vikipedi.
Mehmet Akif Ersoy secde şiiri kime ithaf etti?1934 12 Ağustos. Mehmed Âkif'in Secde şiirini ithaf etmek istediği yakın arkadaşı Babanzade Ahmed Naim'in namaz kılarken secdede vefatı.
Mehmet Akif'in kaç şiiri vardır?Mehmet Âkif Ersoy'un şiirlerini topladığı yedi kitaplık şiir külliyatının adıdır, içinde 11.240 mısra tutan 108 şiir bulunmaktadır.
Mehmet Akif Ersoy Hangi şiiri yazmıştır?Balkan Savaşı yıllarından itibaren destansı şiirler yazmaya başladı. İlk büyük destanı, “Çanakkale Şehitleri'ne“ başlıklı şiiridir. İkinci büyük destanı ise Bursa'nın işgali üzerine yazdığı “Bülbül“ adlı şiiridir. Üçüncü olarak da İstiklâl Marşı'nı yazarak İstiklâl Savaşı'nı anlatmıştır.
|